Kış hamilelerine 10 öneri

06:43:00



Kış hamilelerine 10 öneri


Keyifli ve sağlıklı bir hamilelik için yapmanız gerekenleri Dr. Banu Duru anlattı Hamileliğini kış aylarında geçirenlerin birkaç önlem alması gerekiyor. Sağlıklı bir hamilelik için öncelikle vücut direncinde azalma ya da gribal enfeksiyonlara yakalanma riskini her zaman göz önünde bulundurmalı. Peki kış hamileleri neler yapmalı? Acıbadem International Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Banu Duru, anne adaylarının kış mevsimini sağlıklı geçirmeleri için 10 öneride bulundu.



1. HAVA KİRLİ İSE DIŞARI ÇIKMAYIN
Kirli hava, yani toksinlerin boğaz ve akciğerlere ulaşması anne ve bebekte toksik etki ile enfeksiyonlara davetiye çıkarıyor. Örneğin baş ağrısı, baş dönmesi, boğaz ve burun enfeksiyonu, gözlerde alerji gibi olumsuz tablolara yol açabiliyor. Bu nedenle kirli havada dışarı çıkmayın, buna mecbursanız eğer mutlaka maske ya da mendil kullanın.

 

2. C VİTAMİNİ VE SU
Kış mevsiminde turunçgiller ve yeşil sebzeleri sofranızdan eksik etmeyin. Çünkü bunlar içerdikleri C vitamini başta olmak üzere pek çok vitamin ve mineraller sayesinde bağışıklık sisteminizin güçlenmesini sağlayarak sizi üst solunum yolu enfeksiyonu ile birçok hastalıklardan koruyabiliyor. Ayrıca kış mevsiminde de gün içinde sıvı kaybı oluyor, bu nedenle susamasanız bile bol sıvı tüketmeye de özen gösterin. Ana besin öğelerinde vitaminin yanı sıra proteine de ağırlık verin. Protein kış mevsiminde vücut direncini arttırmaya yardımcı olan bir besin maddesi ve vücudun ana yapıtaşlarından birini oluşturuyor.


 

3. GRİP OLURSANIZ YATIN
Gribal enfeksiyonlarda en etkili tedavi, yatak istirahati etmek. Bol sıvı alımı, C vitamini takviyesi ve boğaz pastili desteği rahatlamanızı sağlayacaktır. Odanızdaki buhar makinesi de boğazda kuruluk ve burun tıkanıklığı şikayetlerini azaltacaktır. Ancak hamilelikte enfeksiyonlar daha ağır seyredebiliyor. Bu nedenle ateş ve genel durumda kötüleşme olursa dahiliye, K.B.B. ya da göğüs hastalıkları uzmanına başvurmayı asla ihmal etmeyin.


 

4. BALIK, ET, BADEM
Sağlıklı bir bebek için Omega3 desteği açısından haftada en az 2 gün balık, ceviz-badem tüketin. Ayrıca B vitamini desteği için de haftada en az 2 kez ızgara kırmızı et ile kuru baklagiller yemeye özen gösterin.

 

5. DOKTOR DESTEKLİ VİTAMİN KULLANIMI
Hamilelik döneminizde vitamin ihtiyaçlarınızı taze sebze ve meyvelerden almanız en doğru yaklaşım olacaktır. Ancak şehir hayatı organik sebze ve meyvelere ulaşımı zorlaştırıyor, endüstriyel gelişim arttıkça gıdaların temel besin değerleri azalıyor. Bu nedenle özellikle kış aylarında vücut direncinizi korumak ve sağlıklı bir fetus gelişimini sağlayabilmek için başta C vitamini, demir, kalsiyum ile D vitamini başta olmak üzere tüm multivitaminleri uygun dozlarda gıdalara ek olarak almanız öneriliyor. Ancak bu vitaminleri gelişigüzel almayın, mutlaka sizi takip eden Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanına danışın.




6. KALABALIKTAN UZAK DURUN
Gribal enfeksiyonlardan koruyan en etkili önlem, kış aylarında mümkün olduğunca enfeksiyonun bulaşabileceği ortamlara girmemek oluyor. Örneğin toplu taşıma araçları, okullar, hastanelerin enfeksiyon klinikleri ile alışveriş merkezleri gibi ortamlardan mümkün olduğunca kaçının. Dışarı çıkmanız çok gerekli ise yanınızda taşıyacağınız hijyenik el yıkama ürünleri ve maske gibi materyallerle kendinizi koruyun.

 

7. BİTKİ ÇAYLARINDAN YARARLANIN
Gribal enfeksiyonlardan korunmak için doktorunuz önerdiği takdirde her gün C vitamini takviyesi alın. Ayrıca ıhlamur, elma ya da limon çayı gibi kış çayları gibi çaylar da enfeksiyon hastalıklarından korunmanızda fayda sağlıyorlar. Ancak bu çayları içmeden önce doktorunuza danışmayı ihmal etmeyin.



8. TATLI TÜKETİRKEN DİKKAT
Kış aylarında evlerde zaman geçirme zorunluluğu nedeniyle gelişen tatlı krizleri ile abur cuburlar fazla kilo almanıza sebep oluyor ve sonrasında buna bağlı olarak sorunlar yaşanıyor. Yüksek tansiyon ve hamilelik diyabeti gibi durumlarda ise annede metabolik ve kardiyovasküler sorunlar, bebekte de büyüme ve gelişme sorunları gibi hayati önemi olan problemler gelişebiliyor. Bu yüzden ihtiyacınız olan kalori alımının üzerine çıkmayın, gerekirse bu konuda diyetisyen yardımı alın.


 

9. EGZERSİZİN GÜCÜ
Kış mevsiminde dışarıda spor yapmak sıklıkla hava koşullarına bağlı olarak mümkün olmayabiliyor. Ancak sporunuzu ihmal etmeyin, evinizde düzenli olarak yapmaya devam edin. Evde yapabileceğiniz en uygun egzersiz ise hamilelere yönelik yapılan pilates programları. Ev ortamında özel eğitmen ya da video yardımıyla yapacağınız 30 dakikalık egzersiz bile kalori kontrolü, kas gücü artımı ile esneklik sağlanması acısından çok yardımcı olacaktır. Yürüme bandında bile olsa gün içinde yapacağınız 30-45 dakikalık hafif tempolu yürüyüş de büyük fayda sağlayacaktır.


 

10. TEHLİKELİ ÜÇLÜ
Kışın tüketilen gıdalar karbonhidrat, yağ ve tuz bakımından sıklıkla zengin oluyorlar. Ancak bu tür gıdaların kış aylarında bolca tüketilmesi hamilelerde kan şekeri ve tansiyon değerlerinde yükselmelere, bunun sonucunda da anne bebeğin sağlığında olumsuz yönde sapmalara neden olabiliyor. Mevsim her ne olursa olsun mutlaka beslenmenize dikkat edin ve tuzlu gıdalardan kaçının.

Kaynak: http://www.sozcu.com.tr/2016/saglik/kis-hamilelerine-10-oneri-1053185/
Kış hamilelerine 10 öneri Kış hamilelerine 10 öneri Reviewed by sunwomens on 06:43:00 Rating: 5

Cilt kanserine karşı muz

06:34:00
Cilt kanserine karşı muz

İsviçre’nin Lozan şehrinde faaliyet gösteren Federal Teknoloji Enstitüsü (EPFL) yaptığı açıklamada muzun kansere karşı nasıl mücadele ettiğini açıkladı.
Lozan Federal Teknoloji Enstitüsü öncelikle cilt kanserine ve cildin kansere karşı olan mücadelesi sırasında muzun büyük katkıda bulunduğunu açıklarken vatandaşların muz tüketimine önem vermelerini önerdi.
Muzun cilt üzerinde bulunan siyah lekelerin kaybedilmesinde de etkili olduğu belirtilirken cildin üzerinde güneşten oluşan pigmentlerden de koruduğu ifade edildi. EPFL yaptığı testlerin olumlu sonuçlar verdiğini açıklarken yaz kış demeden bütün mevsimlerde muz tüketilmesini tavsiye etti.
Kaynak: http://www.sozcu.com.tr/2016/saglik/cilt-kanserine-karsi-muz-1091890/
Cilt kanserine karşı muz Cilt kanserine karşı muz Reviewed by sunwomens on 06:34:00 Rating: 5

Dünyanın en yaygın enfeksiyon hastalığı

06:32:00
Dünyanın en yaygın enfeksiyon hastalığı

Hala etkili bir hastalık olan verem (tüberküloz), hala her yıl 2 milyon kişinin ölümüne sebep oluyor.
Veremin dünyanın en yaygın enfeksiyon hastalığı olduğunu belirten Acıbadem Fulya Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Reha Baran, tedavisi hakkında önemli bilgiler verdi.
Verem, bir başka deyişle tüberküloz, günümüzde artık tedavi edilebilir olmasına rağmen hala çok sayıda kişi bu hastalık nedeniyle hayatını kaybediyor… Bunun nedeni ise hastalığın zamanında tespit edilememesi ve tam tedavinin uygulanmaması. Veremin dünyanın en yaygın enfeksiyon hastalığı olduğunun altını çizen Acıbadem Fulya Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Reha Baran, bu hastalıktan 2020’yılına kadar 30 milyon kişinin hayatını kaybedeceğinin öngörüldüğünü söylüyor. Hastalıkla mücadelede yapılan en büyük hatanın ise tedaviyi erken bırakmak olduğunu belirten Prof. Dr. Reha Baran, her hastanın en az 10 kişiye de mikrobu bulaştırdığına da dikkat çekiyor.
BİNLERCE YILDIR VAR
Verem binlerce yıldır var olduğu bilinen bir hastalık. Zengin-yoksul, genç-yaşlı demeden herkese bulaşabiliyor. En çok akciğerde olmak üzere tüm organlarda hastalık yapıyor. Tedavisiz bırakılırsa ya da kötü tedavi edilirse, öldürücü olabiliyor. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Reha Baran, “Verem mikrobu ne kadar tedavi edilirse edilsin, verem basilinin bir kısmı vücutta ölü olarak kalıyor. Verem mikrobu alan bir kişi o hastalığa hemen yakalanmayabiliyor, ömrünün bir döneminde bu mikrop aktif hale gelebiliyor” diyor.

NASIL BULAŞIR?
Verem temasla değil, havada asılı duran verem partiküllerinden bulaşan bir hastalık. Gerekli önlemler alınmadığı takdirde diğer insanlara da kolaylıkla bulaşabiliyor. Eğer hasta tedavi altında değilse ve mikrop saçıyorsa, öksürmesi, hapşırması ve nefes alıp vermesiyle havaya karışan mikroplar, hasta ile aynı ortamda bulunan sağlıklı kişilerin ciğerlerine yerleşebiliyor.
Hastalığın bulaşması konusunda halk arasında yanlış bilinen bazı noktaların da altını çizen Prof. Dr. Reha Baran, “Mikrop tokalaşmakla, hastanın kullandığı eşyalara temasla bulaşmıyor. Hastanın iyi tedavi edilmesini sağlamak ve ayrı odada tedavisini sürdürerek odayı sık sık havalandırmak, tedavideki en önemli etkenler” diyor. Hastayla aynı ortamı paylaşanların özellikle koruyucu ilaç tedavisi görmelerinin önemini de vurgulayan Prof. Dr. Reha Baran, Verem Savaş Dispanseri’nde ücretsiz olarak hastanın yakınlarının taramasının yapıldığını ve koruyucu ilaçların verildiğini belirtti.


KİMLER RİSK ALTINDA?
Peki mikrobu alan herkes hasta olmuyorsa, verem mikrobu kimleri hasta ediyor? Burada bağışıklık sisteminin devreye girdiğine değinen Prof. Dr. Reha Baran “Kişi çok çalışıyorsa, çok sigara içiyorsa, yorgunsa, alkol alıyorsa savunma sistemini zayıflatmış oluyor. Diyabetik olanlarda da savunma sistemi zayıf oluyor. Ya da ilaç, kortizon kullanıyordur, kemoterapi görüyordur. Bu tür hastalarda da vereme yakalanma riski çok daha yüksek. Örneğin ABD’de ve gelişmiş ülkelerde veremin artma nedeni AIDS hastalığının artmasıdır. Bunlarda da savunma sistemi çöktüğü için verem olma riski artıyor” diye konuştu.
BU BELİRTİLERE DİKKAT
Veremin sinsi bir hastalık olduğunu söyleyen Prof. Dr. Reha Baran, basit görülerek önemsenmeyen önemli belirtileri şöyle sıraladı;
2 haftadan uzun süren öksürük
Halsizlik
Hafif iştah kaybı
Balgamda kan
Gece terlemeleri
“İYİLEŞTİM” DİYE DÜŞÜNMEYİN
Bilinenin aksine herkeste verem mikrobu bulunmadığını ifade eden Prof. Dr. Reha Baran, “Türkiye gibi ülkelerde verem mikrobunun enfekte ettiği kişi sayısı oldukça yüksek. Türkiye’nin yüzde 30 ila 50 arasındaki kişilerde tüberküloz mikrobu var. Ancak bu kişilerin tümü hasta olmuyor. Her 100 bin kişiden ortalama 25 kişi tüberküloz hastası oluyor” dedi. Verem hastalarının doktora başvurma sürelerinin ortalama 1 ay olduğunu belirten Prof. Dr. Reha Baran bu sırada mikrop saçan hastanın mikrobu en az 10 kişiye bulaştırdığına dikkat çekiyor. Hastalıkta en tehlike durumun ise tedaviyi erken bırakmak olduğu uyarısında bulunan Prof. Dr. Reha Baran, tam tedavi uygulanmadığı için hastalığa yeniden yakalanma riskinin arttığını söyledi.
Dünyanın en yaygın enfeksiyon hastalığı Dünyanın en yaygın enfeksiyon hastalığı Reviewed by sunwomens on 06:32:00 Rating: 5

Bu hastalıklar kahve içenlerde daha az görülüyor

06:19:00
 Bu hastalıklar kahve içenlerde daha az görülüyor

Portekizli bilim insanları, kahve içen kişilerde Parkinson hastalığının yüzde 31 oranında daha az görüldüğünü ortaya koydu Kahvenin faydaları konusunda bugüne kadar yapılan araştırmaları değerlendiren Portekizli bilim insanları, kahve içenlerde Parkinson hastalığının yüzde 31 oranında daha az görüldüğünü ortaya koydu.






Çeşitli ülkelerde kahve konusunda yapılan 37 farklı araştırmanın sonuçları üzerinde çalışan Lizbon Moleküler Tıp Enstitüsü, kahvenin Parkinsonu üçte bir oranında engellediği sonucuna ulaştı.
Araştırmaya göre kahve içenlerde Parkinson hastalığı hem erkekler hem de kadınlarda daha az görülüyor.
Kahve içenlerde bunun yanı sıra diyabet 2, Alzheimer, inme, depresyon, siroz, deri ve karaciğer kanseri daha az görülüyor.
Kahvenin neden bu hastalıklara karşı koruyucu bir etki yaptığı ise tam olarak bilinmiyor.
Bu hastalıklar kahve içenlerde daha az görülüyor Bu hastalıklar kahve içenlerde daha az görülüyor Reviewed by sunwomens on 06:19:00 Rating: 5

Günde bir meyve yemenin mucizevi etkisi

06:05:00
Günde bir meyve yemenin mucizevi etkisi

Yapılan bir araştırma, her gün bir meyve yemenin kalp krizi riskini üçte bir oranında düşürdüğünü ortaya çıkardı
çerdiği şeker bakımından tüketirken dikkatli olunmasını öneren bazı uzmanların aksine Oxford Üniversitesi’nin yaptığı bir çalışma, meyve tüketiminin hayati önemini ortaya çıkardı. Bu konuda yapılmış en büyük araştırma özelliğini taşıyan çalışmaya göre, her gün bir meyve yenerek alınan vitaminler ve mineraller, kalp krizi ve felç riskini üçte bir oranında azaltıyor.
Günde bir meyve yemenin mucizevi etkisi ile ilgili görsel sonucu
STATİN KADAR ETKİLİ
Üstelik çalışmaya göre meyve yemek statin almak kadar etkili. Statin (yüksek kolesterol tedavisinde kullanılan ilaç grubu) olarak adlandırılan haplar, kalp krizi riskini üçte bir oranında azaltıyor ancak kas ağrıları ve yorgunluk gibi yan etkileri şikayet konusu.
NTV’nin haberine göre bu kapsamlı araştırmada için yedi yıl boyunca Çin’de yarım milyon orta yaşlının beslenme alışkanlıkları incelendi.
Çinliler’in tercih edilmesinin nedeniyse, batılıların tersine genelde taze meyve tüketmiyor olmaları.
Araştırmadan, taze meyve yemenin sağlık için çok yararlı olduğu ve tüketiminin teşvik edilmesi gerektiği sonucu çıktı.
İlgili resim
MEYVE SUYU YERİNE TAZE MEYVE
“New England Journal of Medicine” dergisinde yayımlanan araştırmada, taze meyvenin tansiyonu düşürdüğü, meyvelerdeki liflerin bazı hastalıklardan korunmada yararlı oldukları ve ayrıca antioksidanlar içerdiklerine işaret ediliyor.
Batılı ülkelerde meyve yerine daha çok meyve suyu tüketildiğine dikkat çekilirken, meyve suyu yerine taze meyveyi bütün olarak yemenin önemine vurgu yapıldı.
Ancak uzmanlar, hastaların yine de doktor tavsiyesine göre hareket etmeleri ve meyve yedikleri için ilaçlarını bırakmamaları gerektiğine dikkat çekiyor.


Günde bir meyve yemenin mucizevi etkisi Günde bir meyve yemenin mucizevi etkisi Reviewed by sunwomens on 06:05:00 Rating: 5

Hamburgerin 1 Saatte Vücudumuzda Meydana Getirdiği Değişiklikler!

05:59:00
Hamburgerin 1 saatte vücudumuzda meydana getirdiği değişiklikler!

Lezzeti ve hızlı tüketimi sebebiyle bir çoğumuzun beslenme tercihleri arasında yer alan hamburgerler bakın tüketimden 1 saat sonra nelere yol açıyor?


Fast Food ürünleri, beslenme ihtiyaçlarımızı gidermek için akıl almaz derecede kolaylık sağlayan ve lezzetiyle defalarca tüketmemizi sağlayan ürünlerdir. Ancak bu ürünler lezzetli olmalarının yanı sıra her zaman vücudumuz için ihtiyaç duyulan enerjiyi karşılama konusunda iyi olmayan seçenekler arasında yer alır.
İLK 10 DAKİKALIK SÜREÇTE HER ŞEY NORMAL GİBİ GÖZÜKEBİLİR
Bir hamburger yedikten yaklaşık 10 dakika sonrasında insan vücudunda bütün metabolik faaliyetler normal ve düzgün bir biçimde işler. Ancak tüketmiş olduğunu hamburgerin yüksek kalori içermesi sebebiyle kısa bir süre sonra vücutta kan şekeri hızla yükselmeye başlar. Tükettiğimiz hamburger sonrası iyi hissetmemizi sağlayn nörotransmitter dopamin gibi kimyasalların beyinde salgılanması/artması ile birlikte kendimizi yediğimiz hamburgerin ne kadar da lezzetli olduğunu düşünürken bulabiliriz.
20 DAKİKA SONRASI YAVAŞ YAVAŞ DOPAMİN AŞAĞI DOĞRU İNER
Hamburger tüketiminin 20-30 dakikalık bir süreç sonrasında ise dopamin düzeyi aşağı doğru inmeye ve azalmaya başlar. Hamburgerin içinde bulunan yüksek fruktozlu  mısır şurubu ve sodyum minerallerinin etkinliğinde vücudumuz, yediğimiz hamburgere karşı daha şiddetli bir arzu duyar. Bu durum ilerleyen süreçte obezite, şeker ve kalp rahatsızlıklarına sebebiyet verebilir. Daha sonra, sodyum mineralleri (yaklaşık 970 miligram kadar) vücudumuzda dehidrasyona sebep olur ve böylece böbreklerimiz ve kalbimiz daha hızlı çalışır. Kan basıncının yükselmesi ile birlikte tatlı yeme isteği hasıl olur.
40 DAKİKA SONRASINDA TATLI KRİZLERİ BAŞLAR
Aradan geçen 40 dakika sonrasında ise vücudumuz muhtemelen, belirttiğimiz şekerli yiyeceklere karşı hala şiddetli bir arzu duyacaktır. Ve netice itibariyle kan şekeri düzeyinde meydana gelen kayıplar bizi abur cubur olarak ifade edebileceğimiz yoğun şeker ihtiva eden ve olduğundan daha çekiciymiş gibi görünen yiyecekleri yemeye sevk edecektir.
SİNDİRİMİ SANILAN AKSİNE 3 GÜNÜ BULABİLİR
50-60 dakika geçtiğinde ise yavaş bir sindirim periyodu başlar. Ancak yediğiniz hamburgerin içerisinde hayvansal ve trans yağlar kullandığı için bu yağların sindirimi 3 günü bulabilir.

Hamburgerin 1 Saatte Vücudumuzda Meydana Getirdiği Değişiklikler! Hamburgerin 1 Saatte Vücudumuzda Meydana Getirdiği Değişiklikler! Reviewed by sunwomens on 05:59:00 Rating: 5

Kalp Hastalarına Sıcak Hava Uyarısı

05:51:00
Kalp hastalarına sıcak hava uyarısı

Kalp hastalarının sıcak havalarda yani yaz döneminde daha dikkatli olmalı gerektiğini belirten Büyük Anadolu Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Dr. Oğuzhan Yücel, "Yüksek sıcaklıklar ve yüksek nemin beraberinde getirdiği sıvı kaybı ,sağlıklı insanların bile zaman zaman zorlarken , kalp yetersizliği olan kişilerde ,kalp krizi geçirenlerde,koroner damar hastaları ve tansiyon hastalarında istenmeyen kötü sonuçlara yol açabilir." dedi.

Kalp hastalarına sıcak hava uyarısı ile ilgili görsel sonucu

Yaz geliyor, günler uzamaya, havalarda ısınmaya devam ediyor. Özellikle kalp hastaları artan sıcak havalarda daha dikkatli olmaları gerekiyor. Büyük Anadolu Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Dr. Oğuzhan Yücel, yaz döneminde özellikle kalp hastaları açısından ortaya çıkan risklerle ilgili bilgi verdi.
Yücel, "Yazın gelmesi ile birlikte tatil planları yapılmaya şimdiden başlandı. Tatilin verdiği huzur ile birlikte insanlar kendilerini hem ruhen hem de bedenen rahatlatmakta, kişi kendini yenilenerek günlük hayatın streslerinden uzaklaşmak için gayret göstermektedir.
Ancak çoğu zaman tatil ile birlikte kalp sağlığını olumsuz yönde etkileyen hatalar, kalp krizleri ve hipertansiyon ataklarını da tetiklediği gözlenmektedir.
Haber bültenlerinde sıkca duyduğumuz sıcak hava ile birlikte ani kalp krizlerinden ölümlerde ortaya çıkmaktadır.
Kalp krizi, kalp yetersizliğinin kötüleşmesi, ritim bozuklukları ve hastanelere kalp hastalığı nedeni ile yatış oranları kış aylarında yaza göre çok daha yükselir.Kış aylarında hava kirliliği ve artan solunum yolları enfeksiyonları özellikle ,kalp yetersizliğinde kötüleşmeye ,soğuk hava nedeniyle koroner arter hastalarında damar spazmları ve göğüs ağrıları,kalp krizi, hatta ani ölümler görülebilmektedir. Bu yüzden yaz aylarında daha sık kalp rahatsızlıkları ortaya çıkar." dedi.

Kalp hastalarına sıcak hava uyarısı ile ilgili görsel sonucu

NEDEN SICAK HAVALARDA ARTIŞ GÖSTERİR
Kalp hastalarının sıcak havalarda yani yaz döneminde daha dikkatli olmalı gerektiğini belirten  Büyük Anadolu Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Dr. Oğuzhan Yücel,
Kalp hastalarının büyük bir kısmı yaz günlerinde ,soğuk kış günlerine göre çok daha rahattır.Yakınmaları yazla birlikte kısmen rahatlayan kalp hastaları, özellikle bu dönemde daha dikkatli olmalıdırlar.Kendini daha iyi hissetmenin verdiği rahatlıkla ,daha uzun ve efor gerektiren sporlar ile bazen fark etmeden sınırlarını zorlayabilmektedir. Hastalar özellikle yaz döneminde diyetlerini gevşetmekte,ilaçlarını kendilerince azaltabilmekte yada tamamen bırakarak kendilerine zarar verebilmektedir. Yüksek sıcaklıklar ve yüksek nemin beraberinde getirdiği sıvı kaybı ,sağlıklı insanların bile zaman zaman zorlarken , kalp yetersizliği olan kişilerde ,kalp krizi geçirenlerde,koroner damar hastaları ve tansiyon hastalarında istenmeyen kötü sonuçlara yol açabilir. Bu nedenlerle tansiyon ve kalp hastalarının özellikle yaz aylarında dikkat etmeleri gereken bazı önemli noktalar vardır." diye konuştu.
 
Kalp hastalarına sıcak hava uyarısı ile ilgili görsel sonucu

NELERE DİKKAT EDİLMELİ?
Kalp ve tansiyon hastalarının sıcak havalarda nelere dikkat etmeleri konusunda bilgiler aktaran Kardiyoloji Uzmanı Dr. Oğuzhan Yücel, "Günün sıcak saatlerinde güneş altında uzun süre kalınmamalı. Güneşlenmek yada egzersizler ancak güneş ışınlarının etkisi yitirdiği akşam saatlerinde veya daha serin olan sabah erken saatlerde yapılmalıdır.
Aşırı sıcak vücut ısısını da artırır. Vücut sıcak havada soğutma sistemini çalıştırmak için kan damarlarını genişlettiği için kalp atım hızı artar,cilde daha fazla kan gönderir ve terleme ile ısıyı azaltmaya çalışır. Ancak fazla nemli havalarda terleme  ile soğutma sistemi etkin çalışamaz. Damar genişlemesi ve kalp hızı artışına eşlik eden sıvı kaybı,kalbi oldukça zorlar ve uzun süre bu koşullarda çalışan kalpte mevcut problemler belirginleşip ,ağırlaşabilir. Göğüs ağrısı ortaya çıkabilir,kalp yetersizliği kötüleşebilir,tansiyon düşebilir ya da sıcak stresi ve dengenin bozulması ile tansiyon aşırı yükselebilir. Özellikle yaşlı hastalarda bu durumlar ciddi sonuçlara yol açar.
Bu nedenle başta su,meyve suyu,ılık çaylar olmak üzere bol sıvı alınmalıdır. Hava sıcaklığı, günlük fizik aktivite ve kaybedilen suyun miktarına göre değişmekle birlikte günde en az 2 - 2.5 litre sıvı içilmelidir.
Yağlı yiyeceklerden ve sindirimi zor gıdalardan mutlaka uzak durulmalıdır. Kalp hastaları her zaman ki diyetlerini bozmamalı, bol miktarda taze sebze sebze ve meyve tüketilmelidir.Bu besinler hem bol sıvı içerirler,hem de vitamin ,mineraller ve antioksidanlar açısından zengindirler. Alkol ve kafein tüketiminden uzak durulmalıdır.
Egzersizin türü ve düzeyini belirlemek üzere kalp doktoru ile görüşülerek ,bazı yaz sporları ,denize girmek dahil yapılabilir. Yapılan egzersizlerin kalp sağlığını korumak için olduğu unutulmamalı ve egzersiz için sınırlar zorlanmamalıdır.

Terlemeyi önleyen giysiler yerine açık renkli,rahat ,bol,ince kumaşlar tercih edilmeli,şapka giyilmelidir.
Doktorunuzla görüşmeden kalp ilaçlarınızı azaltmamalı,bırakmamalısınız.Uzun tatile, seyahate çıkmadan mutlaka kalple ilgili kontrolleri yaptırmalısınız.
Yukarıdaki öneriler pek çok kalp hastası için geçerli olmakla birlikte ,çok çeşitli ve değişik ciddiyette kalp hastalığı olduğunu , hastalığınıza ve size uygun en doğru önerileri ,takibinizi yapan doktorunuzun verebileceği unutulmamalıdır." diyerek sözlerine son verdi.



Kalp Hastalarına Sıcak Hava Uyarısı Kalp Hastalarına Sıcak Hava Uyarısı Reviewed by sunwomens on 05:51:00 Rating: 5

DİZ EKLEMİNDE KİREÇLENME

05:45:00
DİZ EKLEMİNDE KİREÇLENME

Medical Park Samsun Hastanesi, Ortopedi ve Travmatoloji Kliniğinden Op. Dr. Köksal Tilki “diz ekleminde kireçlenme(Gonartroz)” hakkında bilgi verdi. Dr. Tilki “Orta yaşla birlikte dizlerde başlayan ve özel bir sebebi olmayan ağrıların en yaygın nedeni halkımızın kireçlenme olarak tanımladığı diz ekleminin osteoartritidir. Eklem kıkırdağının bozulması ile ortaya çıkan hastalığın en bilinen nedenleri yaşla birlikte ortaya çıkan genetik yatkınlık, eklem içi kırık ve yaralanmalar, romatizmal hastalı


diz eklemi kireçlenmesi ile ilgili görsel sonucu

Diz ağrısının, çoğu zaman yavaş yavaş artarak ortaya çıktığını söyleyen Dr. Köksal Tilki “Eklemde şişliğin eşlik ettiği ani başlayan ağrılı ataklar şeklinde de başlayabilir. Eklemde hareket açıklığı azalır. Çömelme ve merdiven inip çıkma çok ağrılı hale gelir. Düz yol yürüme performansı azalır ve ağrılıdır. İstirahat sonrası ilk adımlar ağrılı olur. Bazen hastalar dizden gelen seslerden ve kilitlenmeden şikayet eder. Ağrılı dönemde hareketlerin azalmasıyla birlikte diz çevresindeki kaslarda güçsüzlük ortaya çıkar ve bu durum ağrıyı daha da arttırır.”şeklinde ifade etti.
Op. Dr. Köksal Tilki “Hastalığın tanısında öykü, fizik muayene ve basarak çekilen röntgen grafisi yeterlidir. Orta yaşta spor yaralanma öyküsü veya travma geçiren hastaların ayırıcı tanı için menisküsler ve diz bağları gibi eklem içi yapıların değerlendirilmesi için diz MRI gerekebilir.”diye konuştu.
Hastalığın hangi evrede olduğunun tedavi şeklini ve başarısını etkilediğini söyleyen Dr.Tilki “Erken evrede yaşam tarzı değişiklikleri, baston kullanma, egzersizler yararlı olur. İlaç tedavisi olarak parasetamol grubu ağrı kesiciler ve kortizon dışı antieflamatuar ilaçlar kullanılır. Bu grup ilaçların uzun süre kullanımında böbrek, karaciğer ve mide-bağırsak hastalıklarına yol açtığı kesin olarak bilinmektedir.”
İlgili resim
Medical Park Samsun Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Kliniğinden Op.Dr. Köksal Tilki “Erken ve orta  evredeki ağrılı atağı olmayan hastalarda eklem kıkırdağının bozulmasını yavaşlatan ve ağrıyı azaltan  (glukozamin,kondroitin vb.)besin takviyeleri kullanılabilir.Diz içine eklem sıvısı enjeksiyonu olarak tanımlanan hiyaluronik asit uygulamaları ve hastanın kendi kanından hazırlanan trombositten zengin plazmanın (PRP) diz içine uygulanması bu hasta grubunda yararlıdır.Ameliyat düşünmeyen ileri evre hastalarda ve akut ağrılı orta evredeki hastalarda diyabet ve hipertansiyonu dikkate alarak diz içi kortizon uygulaması bir aydan sık ve yılda üçten fazla olmamak üzere yapılabilir.Dizilim bozukluğu olmayan erken ve orta evredeki hastalarda fizik tedavi ile ağrı ve hareket kaybı tedavi edilebilir.”
Cerrahi tedavi seçenekleri üç başlık altında toplanabilir. Erken ve orta evredeki dizilim bozukluğu olmayan hastalarda artroskopik olarak bozulmuş kıkırdağın temizlenmesi varsa menisküse ait sorunların çözülmesi ilk cerrahi seçenektir. Artroskopiye ek olarak uyluk ve kaval kemikleri arasında dizilim bozukluğu(açılanma)  olan hastalara düzeltici osteotomi ameliyatları ikinci seçenektir. İleri evre hastalarımızda yarım veya tam diz protezi ameliyatları yüksek başarı oranlarına olan ameliyatlardır.
DİZ EKLEMİNDE KİREÇLENME DİZ EKLEMİNDE KİREÇLENME Reviewed by sunwomens on 05:45:00 Rating: 5

Oruç tutarken bu önerilere kulak verin

05:40:00
Oruç tutarken bu önerilere kulak verin

Ramazan ayı boyunca normal beslenme düzenimiz bozulur, günlük öğün sayımız sadece 2 öğüne iner. Uzun süreli açlık dönemleri başlar. Bu 2 öğün dolayısıyla doğal olarak metabolizma hızımız yavaşlamaya başlar. Vitamin ve mineral yetersizlikleri oluşabilir, kan şekeri dengemiz bozulabilir, tansiyon sorunları yaşayabiliriz. Özellikle halsizlik ve baş ağrısı en sık rastlanan sorunlardır. Emsey Hospital’dan Beslenme ve Diyet Uzmanı Dyt. Evnur Saray konuyla ilgili bilgileri aktarıyor.
Oruç Tutmak;
  • Vücudu rahatlatacak,
  • Sindirim sistemini düzenleyecek,
  • Vücudun asit ve baz dengesinde olumlu sonuçlar yaratacaktır.

  1. Oruç doğru şekilde uygulandığında mide ve bağırsak sisteminin yanında vücuttaki pek çok sistem için oldukça önemli ve olumlu sonuçları olan bir durumdur.
  1. Ramazan ayıyla birlikte beslenme değişimlerimizi iyi bilmemiz gerekmektedir.
  2.  Sahur ve iftar olacak şekilde beslendiğimiz bu dönemde iftarla sahur arasında en az iki ara öğün yapmak zorundayız. Bu ara öğünde de seçimimizi ağır ve şerbetli tatlılardan değil meyve ve sütlü tatlılardan yana kullanmalıyız. Orucun ilk zamanları üşüme halsizlik ve hissizlik tablolarını iftarda bol c vitamini alarak kapatmaya çalışabiliriz.
  3. Tahıl ürünü olarak da lif oranı yüksek olan çavdar ekmeği ya da kepekli makarna tercih edilmelidir. Bütün gün boş olan mideye bir ana yemeğe yüklenip fazla besin almak midede doping etkisi yaratır buda hızlı kanlanma ve kan şekeri bozukluklarına yol açar. Bu nedenle iftarda en ideal beslenme şekli yavaş yavaş ve azar azar beslenmektir. Orucumuzu su ve ya hurmayla açtıktan sonra sıvı miktarımızı dengeleyecek ve boş midemizi rahatlatacak hafif bir çorba mutlaka içilmelidir. Çorba sonrasında bir dilim peynir ve bir dilim ekmek ya da bir avuç içi pide ile birlikte hafif bir kahvaltı gibi başlangıç alınmalı sonrasında et ya da sebze yemeğine geçilmelidir.
  4. Soframızda ekmek ya da pide varsa makarna ya da pilav tüketimi olmamalıdır. Ancak tok tutucu özelliği de fazla olan süt ve süt grubundan iftarda metabolizmamızı düzenlemesi için faydalanmamız mümkündür.
  5. Çorba içildikten sonra aileye yapılacak ufak bir sohbet ya da ufak bir aranın ardından beslenmeye başlanmalıdır.
  6. Sebze ve meyve tüketimi ramazan ayı boyunca oldukça önemlidir. Sebze ve meyvelerdeki lif oranı hem bizi tok tutacak hem de sindirim sistemimizi destekleyecektir. Bu kan şekerimizin dengelenmesi ve açlık hissimizin yatışması için oldukça önemlidir.
  7. Sıvı tüketimine de kesinlikle önem verilmelidir.
  8. Çay ve kahve su kaybına neden olacağı için uzak durmak gerekmektedir; bunun yerine su tercih edilmelidir. Ancak tek seferde yüksek miktarda su tüketmek yerine sahur süresi boyunca yavaş yavaş içilmelidir.
  9. Hızlı yemek yemek ağır ve kızartma türü gıdalar bol pide ve pilav tüketimi bir anda midemizde olumsuz etkiler yaratır bize uyku hissi ve halsizlik verir.
  10. Bunun üzerine tükettiğimiz çay ve kahve de uyku problemleri yaratabilir bu nedenle iftarda zamanlama oldukça önemlidir.
  11. Sahur ve ya iftar sonrası içeceğimiz bir soda ya da yeşil çay sindirimde ve rahatlatıcı bir his vermekte bize yardımcı olacaktır. Ancak kronik rahatsızlığı olanların kalp ve tansiyon gibi beslenme uzmanı ya da bir doktor kontrolünde belli miktarlarda bu tüketimi yapmaları gerekmektedir. Kronik hastalıklarda ve zorunlu ilaç kullanımlarında oruç tutulması gerektiği uzmanlar tarafından da onaylanmıştır. Zamanında alınmayan ilaçlar daha büyük problemlere neden olacaktır ve bu vücudumuza yaptığımız daha büyük bir kötülüktür.
Sahurda Neler Yemeliyiz? Nelere Dikkat Etmeliyiz?
 
  1. Sahur bizim için ramazan ayında olmazsa olmazımızdır. Çünkü sahura kalkılmadan oruç tutulursa uzun süre açlık olacağından metabolik hız yavaşlar; halsizlik ve baş ağrısı görülebilir.
  1. Özellikle yoğun açlık hissi mide ve bağırsak sistemimize olumsuz etkiler yaratır, yemek sonrası gaz şişkinlik kabızlık gibi rahatsızlıklar oluşabilir.
  2.  Sahurda protein ağırlıklı ve lif etkisi yüksek gıdaları tercih etmeliyiz.
  3.  Sahurda mutlaka bir meyvemiz olsun. Özellikle elma pektin içeriği fazla olduğundan bizi tok tutmaya neden olacak ve cildimize, sindirim sistemimize, boşaltım sistemimize faydalı etkilerde bulunacaktır. Her gün sahurda bir elmamız olması vücudumuz için oldukça önemlidir.
  4. Ayrıca sahurda meyve yememiz gün içindeki tatlı ihtiyacımızı baskılayacaktır.
  5. Protein içeriği fazla olan besinler, midenin boşalma sürecini uzatarak acıkmayı geciktirirler. Bu nedenle süt, yumurta, yoğurt, peynir gibi besinler sahurda mutlaka tüketilmelidir.
  6. Süt ve süt ürünleri tokluk sağlayıcıdır, kalsiyum ve potasyum açısından yüksek içeriği olması aynı zamanda elektrolit dengemiz için de oldukça önemlidir.
  7. Sahuru kahvaltı gibi planlamalı; omlet veya menemen veya haşlanmış yumurta, peynir, domates, salatalık, yeşillik tercih edilmelidir.
     
Ramazan Ayının Vazgeçilmezi Hurma!!!
Ramazan ayının vazgeçilmezi hurma miktarınca yendiğinde hiçbir sorun teşkil etmez ancak sofralarımıza lif ve mineral kaynağı bakımdan oldukça zengin olan hurmayı yalnızca 3 ya da 4 adet getirmeliyiz unutmamalıyız ki hurma da glisemik indeksi yüksek bir besindir ve kan şekerimizde dengesizliklere neden olabilir.
Ramazan’da Kilo Almamak İçin;
  1. Sahur öğününü mutlaka yapınız. Sahur yapılmadığında metabolizma yavaşlar ve yağların depolanmasına neden oluruz.
  2. Asitli içeceklerden uzak durunuz. hazır meyve suları yerine meyve, limonata veya şekersiz kompostolar tercih edilmeli,
  3. En az 2 litre su tüketilmeli,
  4. Şerbetli tatlılar yerine sütlü tatlılar, dondurma veya meyve tercih edilmeli; haftada 2 kez sütlü tatlı tüketip diğer günlerde tercihimiz meyve olmalı.
  5. İftardan 1,5-2 saat sonra mutlaka bir ara öğün yapılmalı.
  6. İftarda beyine tokluk sinyali ulaşması için çorbadan sonra 15 dakika beklenmelidir.

Ramazan Ayı İçin Örnek Mönü
  1. Sahur
      Haşlanmış yumurta
      Peynir
      Domates, salatalık, biber, maydanoz…..vb.
      Zeytin veya ceviz
      Tam buğday ekmeği veya çavdar ekmeği
       Çorba
       Süt veya yoğurt
  1. İftar
     Hurma veya zeytin
     Çorba
     Tam buğday veya çavdar ekmeği
     Etli sebze yemeği veya ızgara et
     Salata
     Yoğurt/ayran/cacık
     Bulgur pilavı veya kepekli makarna
  1. İftardan Sonraki Ara
      Sütlü tatlı veya meyve veya süt
    Emsey Hospital’dan Beslenme ve Diyet Uzmanı  Dyt. Evnur Saray
Oruç tutarken bu önerilere kulak verin
Oruç tutarken bu önerilere kulak verin Oruç tutarken bu önerilere kulak verin Reviewed by sunwomens on 05:40:00 Rating: 5
ads 728x90 B
Blogger tarafından desteklenmektedir.